1. Anasayfa
  2. /
  3. Haber Arşivi
  4. /
  5. Çocuklar için değil, çocuklarla...

Çocuklar için değil, çocuklarla birlikte düşünmek

Alper Yalçın*

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve Türkiye’nin ulusal yasası olan Çocuk Koruma Kanunu’nun temel ilkelerinden biri çocukların katılım hakları olarak tanımlanmaktadır. Katılım hakkı özetle çocukların kendilerini ilgilendiren her konuda düşüncelerini özgürce ifade etme, karar verme mekanizmalarında temsiliyetlerinin sağlanması ve söz haklarının olması, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme ve katılmaları anlamına gelmektedir.  Ancak Türkiye’deki çocukluk algısı, çocukların daima korunmaya muhtaç, herhangi bir siyasi görüşü benimseyecek yeterlilikte bulunmadıkları ve yetişkinler tarafından yönlendirildikleri düşüncelerini barındırmaktadır. Fakat siyasal, sosyal ve toplumsal gerçeklikler de göz önünde bulundurulduğunda farklı çocukluk deneyimleri olabileceği, çocukların hak arama yollarına başvurabilecekleri, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleyebilecekleri, bu eylemliliklerin zaman zaman şiddet içerir hale de gelebileceği görülmektedir. Çocukların içinde yaşadığı bölgenin ekonomik, sosyal, politik koşullarına bağlı olarak bir tutum sergilediklerinin gözden kaçırılması ve dolayısıyla çocukların nesneleştirilmesi, çocukların bir birey olarak algılanmasının önündeki en büyük engellerden biri sayılabilir.

UNICEF’in 2009 yılında “Gösterilere Katılmaları Sebebiyle Terör Suçlusu Sayılan Çocuklar Hakkında Saha Ziyareti Raporu”ndaki önerilerine dikkat edilmesi gerekmektedir.

Çocuğun toplantı ve gösteri düzenleme ve katılma hakkı ve risklerden korunmasına yönelik önlemler konusunda duyarlılık arttırılmalıdır. Bu konu çalışılırken sorunun arka planını oluşturan bazı farklı bakış açılarını da dikkate almak gerekmektedir. Çocukların bir gösteriye katılıyor olma halinin bizzat kendisi, bu eylemin nedeni ve niteliğine bakılmaksızın tehlike olarak algılanmaktadır. Buna bir de terörle mücadele bakış açısı eklendiğinde çocuklar kolaylıkla terör suçlusu olarak adlandırılabilmektedir. Bu nedenle, bakış açıları ve tutumlar üzerinde çalışmadan, sadece yasa değiştirmekle sorunu çözmek mümkün görünmemektedir.

Çocukların görüşlerini ifade etme, toplantıya veya gösteriye katılma hakları B.M. Çocuk Haklarına dair Sözleşmesi’nin 14.maddesi ile güvence altına alınmıştır. Çocukların içinde bulunduğu toplumun yaşam koşullarından etkilenmemesi de düşünülemez. Bu nedenle çocukların bu sorunları şiddet içermeyen bir biçimde ifade etme ve tepki göstermelerinin bir hakkın kullanılması olduğunun kabulü de gerekmektedir. Öte yandan gösterilerin şiddet içerir hale gelmesi durumunda, çocukların zarar görme ihtimaline karşı korunmaları da onların hakları gereğidir. Ancak toplumun önemli bir kesimi, protesto, tepki gösterme gibi eylemleri hiçbir biçimde çocuklara özgü davranışlar arasında görmezken, bir diğer kesim ise tehlike altında olma riskine rağmen çocuğun sorunun çözümü mücadelesinin bir parçası olmasını kaçınılmaz kabul etmektedir.

Özellikle kanun uygulayıcılar, çocukların gösteri yapma hakkı konusunda oldukça kısıtlayıcı bir tutum sergilemekte, örneğin kabul edilebilir nitelikte protesto eylemi örneği verememektedirler. Bu nedenle üzerinde çalışılması gereken önemli konulardan biri; çocukların ifade, gösteri ve yürüyüş haklarının toplumca kabul edilir hale gelmesi ve çocuklara bu haklarını kullanmalarını sağlayacak elverişli yolların gösterilmesidir.¹

Çocuklar, Çocuklar İçin Adalet Girişimi’nin çabalarıyla artık “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında yargılanmamakta ancak “terör örgütü üyesi olmak” iddialarıyla kodlanmakta ve yetişkinlerin çıkarıldığı Ağır Ceza Mahkemeleri’nde ya da Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılanmaktadır. 2009 yılından bugüne değin ise çocukların ifade özgürlüklerini hayata geçirmeleri hala tehlike olarak algılanmakta, devletin, çocuk veya yetişkin ayırmaksızın “Terörle Mücadele” algısı, varlığını hala sürdürmektedir.

Çocukları bir birey olarak kabul etmeyen ve ifade özgürlüklerini bir tehlike olarak algılayan yaklaşım, tüm toplumsal alanlarda olduğu gibi hapishanelerde de geçerlidir.

Çocuklara uygulanan disiplin cezalarını içeren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da “Siyasi partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara ait amblem, rozet, yazı, slogan, bildiri, ilan, broşür ve buna benzer eşyaları bulundurmak, asmak, teşhir etmek ya da üzerinde taşımak” davranışlarını gösterdiği zaman kanunda ifade edilene göre “Çocuğa eyleminin niteliğinin kötü ve uygunsuz olduğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkat çekilmektedir.” Bu uygulama, çocukların herhangi bir siyasi görüşünün olabileceğini kabul etmeyen, tekçi bir yaklaşımı ifade etmektedir.

Birçok hapishanede adli ve siyasi (resmi nitelendirmeye göre “terörist”) olarak sınıflandırma yapılmaktadır. Siyasi ve adli çocuk mahpuslar arasında çıkabilecek sorunların engellenmesi anlayışı bazı hapishanelerde siyasi çocukların, kurumda düzenlenen etkinliklerden daha az yararlanmasına yol açabilmektedir. “Türkiye’de Çocuk Adalet Sisteminin Yönetimi” isimli araştırmada psiko-sosyal servis görevlilerinden birinin dile getirdikleri de bu durumu doğrulamaktadır:

Terör dışındakileri bir araya getirebiliyorsunuz ama terörle gelen çocuklar koğuşta kalıyor. Tek faydalanamadığı nokta futbol, voleybol turnuvası düzenleniyor, ona katılamıyor çocuk. Ama personelle maç yapılmasını sağladık mesela, bu durumu böyle çözdük. Burada ayrımcılık gibi görünse de durum yine çocuğun yüksek yararıyla alakalı.²   

Araştırmacılar, personelin bu konudaki eksikliği gidermenin ve çocukların aktivitelere katılımını sağlamaya çalışmanın yollarını aradığını ifade etse de bunun açık bir ayrımcılık olduğuna da dikkat çekmektedir. Bu ayrımcılık, mahpusların, siyasi görüşlerini beğenmeyen personel tarafından ayrımcılığa uğramasına zemin de hazırlayabilmektedir.

Her sene yeni bir kötü muamele, cinsel istismar haberiyle gündeme gelen çocuk hapishaneleri için sınıflandırmak, yeni tedbirler almak, güvenlik eksenli yeni uygulamalar başlatmak çözüm değildir. Çocukları hapsetmek yerine alternatif yöntemlerin konuşulmaya başlanması ve bunun için de öncelikle çocukların ifade özgürlüklerini tanımayan, disipline edici ve tekçi yaklaşımlarla mücadele edilmesi, çocukların da bir birey olarak görülmesi gerekir.

Çocuklar adına değil, daima çocuklarla birlikte konuşmak ve karar almak dileğiyle…

¹ Gösterilere Katılmaları Sebebi ile Terör Suçlusu Sayılan Çocuklar Hakkında Saha Ziyareti Raporu, sayfa 43, Unicef

² Türkiye’de Çocuk Adalet Sisteminin Yönetimi, Sayfa 54. Ankara, Mart 2012

*CİSST/TCPS Çocuk Ağı Temsilcisi

Skip to content